Hodri Meydan

Bugün okuduğum bir yazı beni yıllar öncesine götürdü. Beş veya altı yaşındaydım. Dayım beni Kocaelispor maçına, İsmetpaşa Stadı'na götürmüştü. İlk maç, ilk tribün deneyimi. Küfür eden amcalara şaşırmıştım. Anlayamamıştım. Biraz da utanmıştım.

Şifayı o gün kaptım. Bir daha da iflah olmadım. Yaş otuz altı oldu, hala aynı renklerin peşindeyim. Sadece Kocaelispor. İkinci bir takım hiç olmadı benim için.

Yurt dışında ve Kocaeli dışında yaşadığım yıllar boyunca şunu hissettim. İnsanlar, içten içe, sadece memleketinin takımını tutanlara özeniyorlar. Kendi yapamadıklarından mıdır bilinmez, saygı duyuyorlar ve bunu ifade ediyorlar.

İş yerinde, sosyal hayatta, tanıştığım insanlar, "Sadece Kocaelisporlu" olduğumu öğrendiklerinde hem şaşırıyor, hem de bunu unutmuyorlar.
Tribün ve taraftarlık demişken, Kocaeli'de yaşadığım yıllarda fiilen içinde bulunduğum Hodri Meydan'dan bahsetmeden geçmek olmaz. Seksenlerin sonunda bir deplasman otobüsünde, Uğur Dündar'ın Programından esinlenerek bu ad konulmuş. İsyanın, dik duruşun simgesi haline gelmiş.

Bey'in karşısına dikilen Köroğlu neyse, İstanbul'un karşısına dikilen, Anadolu'nun yiğitleri olmuş Hodri Meydan.

Özer

KKTC 2009 seçim sonuçları

KKTC 2009 seçim sonuçları

2000-2006 arası KKTC'de çalışmış biri olarak Kıbrıs'lıları yakından tanıma fırsatı buldum.

O yıllarda bir karnaval havasında geçen seçimlerde "böyle gitmiyor, AB'ye gireceğiz, ambargolar kalkacak, Annan Planına evet=Yes be annem" gibi sloganlarla CTP'yi yönetime getirdi halk. Açılıma zorlanan AKP'de bu duruma tabanına rağmen, biraz gönüllü biraz gönülsüz destek verdi.

O yıllarda Türkiye'deki ulusal medyacıklar, seçim sonuçlarını, bundan sonra olabilecekleri haftalarca gündemde tuttu. Ne de olsa Türkiye açılım yönünde adımlar atmıştı. AB, Türkiye'nin önüne koyduğu "Kıbrıs'ı çözün" koşulu karşılığında AKP, isteyerek veya istemeyerek tavizler vermiş, en azından tavizler verebilecek CTP'nin başa gelmesine engel olmamış, hatta destek olmuştu.

Geçen yıllar içinde Kıbrıs Türk Halkı, yeni durumdan da memnun kalmadı. AB ve AB'nin savunuculuğunu yapanların vaadettiklerinin neredeyse hiçbiri gerçekleşmedi.

Bu kadar hikaye yeter.

Kıbrıs halkının eğitim düzeyine hep saygı duydum, eğlenceli demokrasi yaklaşımlarını ve sıcak tavırlarını hep keyifle izledim. CTP, bir karnaval ile kazanmıştı. Biraz kandırmacanın dahil edildiği o yıllardaki sonuçları demokrasinin gücü olarak yorumladım. Biraz kandırmaca ve pembe tablolar her seçimde oluyor.

Yanılmamışım.

Bugünlerde ne oluyor?

Aynı Kıbrıs Halkı, AB'nin yapmadıklarına, CTP'nin vaadedip yapamadıklarına tepkisini koydu. "Böyle de olmuyor" dedi. Peki bizim ulusal medyacıklar ne yapıyor? Sadece altyazı geçiyor. Ya bundan sonra olacaklarla ilgili haftalarca sürecek tartışmalar, yorumlar, analizler? Sınıfta kaldınız medyacıklar. O da demokrasi, bu da demokrasi... Kıbrıs'a olan ilginizi birden niye kaybetiniz?

Analizin kralını ben yapayım.
*Kıbrıs Halkı, yalana, dolana kandırmacaya postasını koydu.
*Tepkisini hızlı ve demokratik şekilde gösterdi.
*Kıbrıs halkı AKP'ye AB'ye karşı kullanacağı muhteşem bir koz verdi.

Nedir bu koz?
Bu halk, AB'ye alacağız ve ambargolar kalkacak diyen, ama gereğini yapmayanların, o günlerde desteklediği CTP'yi muhalefete itti. AB'ye "hikaye anlatma" dedi.

Türkiye (AKP hükümeti) bu durumu çok net bir şekilde kullanabilir. "KKTC haklı sizin yöntemlerinizi beğenmedi." diyebilir. Hiç ezilip büzülmeden delikanlı gibi:

"Biz elimizden geleni yaptık, öngörülen açılımları da yaptık, ama siz söz veriklerinizi yapmadınız. Demokrasi dediniz, CTP seçimle geldi, seçimle gitti, demokrasi işledi. Türkiye'nin AB'ye üyeliği konusunda masadan, ya Kıbrıs dosyasını kaldırın, ya da ambargoları kaldırın."
demelidir.

Yüzlerce uzmana, analiste yorumcuya ne oldu? Neredeler? Daha ağır sorayım, kime çalışıyorsunuz?

Özer

Creative Commons License
KKTC 2009 seçim sonuçları by Özer Kavak is licensed under a Creative Commons Attribution-Noncommercial-Share Alike 3.0 Unported License.

Karmaşıklık-3

Karmaşıklık - 3
Düzen nereye kadar?

Konunun ilk yazısı: Karmaşıklığa giriş: ısınma turları .
Bir önceki yazı: Düzen.

Biraz başa dönelim. Tepsimiz boş. Bu durağan bir sistem. Sistemin bu hali düzen olarak tanımlanabilir. Tıpkı Dağlarla çevrili bir çukur gibi. Tıpkı insansız bir ülke gibi. Tıpkı sigara içmemiş bir insanın ciğerleri gibi. Tıpkı -20C sıcaklıktaki altıgen bir kar kristali gibi. Düzen sıkıcıdır, durağandır (Aslında pek öyle değil). Düzen durumundaki her sistem sürekli küçük veya büyük etkilere maruz kalır. Tepki verir.

Büyük etkilerin yıkıcı sonuçları olabileceğini biliyoruz. Örneğin 65 milyon yıl kadar önce, dünyamıza çarpan bir meteor, dinazorların sonunu getirdi. Ardına memelilerin egemen olduğu yeni bir düzen kuruldu. Bugün ABD yapımı felaket filimleri, hayatın sonunu getirebilecek büyüklükte yıkımlara neden olan etkileri konu alıyor. Konumuz dünyayı ikiye ayıracak büyüklükte etkiler değil. Aksine, ihmal edilebilecek etkilerin düzen durumunda gözüken sistemleri nasıl kaosa sürüklediği.

Her sistemin taşıyabileceği bir yük var. Ve dısarıdan gelen her etki, sistemi biraz olsun değiştiriyor. Biz de artık deneyimizi başlatalım. Her bir pirinç tanesi bir saniye aralıkla tepsinin tam ortasına bırakan düzeneğimiz çalışsın. Önce birkaç pirinç tanesinin tepside rastgele dağıldığını, sonra yavaş yavaş tepside boş yerlerin azaldığını, biraz daha sonra ortada bir birikim ve tepecik oluşumunu gözlemleyeceğiz.

Peki aslında ne oluyor? Halen düşen bir sonraki pirinç tanesinin ne tarafa doğru sıçrayacağını bilmiyoruz. Ancak öngördüğümüz gibi pirinçler ortada küçük bir tepe oluşturuyorlar.

İşte burada sistem, taşıyabileceği (düzeni koruyabileceği) etkilere maruz kalıyor ve sistem düzen durumunda, minik değişikliklerle varlığını sürdürüyor. Ahmet'in ezdiği çeltiğe veya ağaca rağmen, belki son düşen bir pirinç tanesi, birkaçını iterek kaydırıyor. Minik bir hareketlenmeden sonra sistem tekrar kararlı ve düzen içinde.

Birkaç örneği işin içine katarak konuyu genişletelim. Birkaç adet sigara içmiş veya birkaç ay, hatta birkaç yıl sigara içmiş birinin akciğerinde olanlar (bir kısmının uzaklaştırılmasına rağmen, akciğerde katran birikmesi) veya dağlarla çevrili çukurumuza yağmur yağması ve bir gölcük oluşması gibi.

İşte tarih boyunca bilim, hesaplayamadıklarını ihmal ederek veya sabit değerler olarak kabul ederek, hep yukarıda bahsettiğimz DÜZEN varmış ve sonsuza kadar varlığını sürdürecekmiş gibi öngörerek günümüze kadar geldi.

Ama geliştirdikleri formüller her nasıl oluyorsa bir noktadan sonra işlemez hale geliyordu. Nerede yanlış yaptıklarına bakıp güncelledikleri formüller, hesaba kattıkları artan sayıdaki değişkenlere rağmen, gerçek hayatta bir noktadan sonra işlemez hale geliyordu.

Bir sonraki yazı: Karmaşıklık-4, İşler Karmaşıklaşıyor

Özer


Creative Commons License
Karmaşıklık-3 by Özer Kavak is licensed under a Creative Commons Attribution-Noncommercial-Share Alike 3.0 Unported License.

Karmaşıklık-2

Karmaşıklık-2 Düzen.

Birbirini takip eden Karmaşıklık ile ilgili yazıların ikincisi.
Konunun tamamı için Karmaşıklık - 1, Isınma turları adlı yazıyı okuyun.

Biri size derse ki, Pekin'de bir kelebek kanat çırptı ve bu kanat çırpışın ortaya çıkardığı hava akımı, tetiklediği zincirleme hareketler, katlanarak büyüdü ve bu olaylar zinciri bir kasırgaya dönüşerek, Amerika Birleşik Devletleri'nin kıyılarını vurarak can ve mal kaybına neden oldu. Bu mümkündür. Buna Kelebek Etkisi diyoruz.
Kelebek Resmi
Bir önceki yazımızdaki örneğimize uyarlarsak, ikinci pirincin B yönüne sıçramasına sebep olan bir çocuğun köpek sevgisidir.
Dünya üzerinde her yıl binlerce şiddetli fırtına, onlarca kasırga oluşuyor. Tam olarak nerede oluşacaklarını, ne zaman oluşacaklarını hesaplayabilmemiz olanaksız. Ama oluşacaklarını biliyoruz. Yıllar boyunca neler olduğunun kayıtlarını tutup, yılda kaç tane, kaç yılda bir çok güçlü kasırgaların oluştuğunun kaydını tutuyoruz.

Öngörülerimizi bu kaydını tuttuğumuz bilgiler doğrultusunda yapıyoruz. Bu konuda istatistik biliminden yararlanıyoruz. Tıpkı hükümetlerin bütçe yaparken, gelecek yıla ait işsizliği hesaplarken, yatırımcıların borsa analizi yaparken, ilaç geliştiricilerin hayvan veya insan deneyleri yaparken yaptıkları gibi.

Geleceği tahmin etmek için geçmiş verileri yorumluyoruz. Elimizde geçmişe ait veri yoksa, deneyler yaparak, deney yapamıyorsak benzetim (simülasyon) ile veriler üretiyoruz.

Kısacası bilim, elindeki hesaplama imkanlar kısıtlı olduğu için bir tek pirinç tanesinin nereye sıçrayabileceğini öngöremezken, on bininci pirinç tanesi düştüğünde, tepside bir pirinç tepeciği oluşacağını öngörebiliyor.

Şimdi başa dönelim. Tepsimiz boş. Bu durağan bir sistem. Sistemin bu hali DÜZEN olarak tanımlanabilir. Tıpkı Dağlarla çevrili bir çukur gibi. Tıpkı insansız bir ülke gibi. Tıpkı sigara içmemiş bir insanın ciğerleri gibi. Tıpkı -20C sıcaklıktaki altıgen bir kar kristali gibi.

Karmaşıklık konusunda bundan sonra sıkça bahsedeceğimiz "Düzen" kavramının bir yönünü kavradık.

Devamı için: Karmaşıklık 3: Düzen nereye kadar?

Özer

Creative Commons License
Karmaşıklık-2 by Özer Kavak is licensed under a Creative Commons Attribution-Share Alike 3.0 Unported License.

Karmaşıklık-1

Kamaşıklık-1 Isınma Turları.

Konuya tanımlar yerine bir örnek vererek başlamak daha doğru. Boş bir yuvarlak tepsi (davul fırınlarda kullanılan börek tepsisi) düşünün. Bir çuval da pirincimiz olsun. Pirinç tanelerini 30-40 cm yukarıdan tepsinin tam ortasına teker teker bırakan bir düzenek kuralım. İlk pirinç tanesi bırakıldığında tepsiye çarpıp hangi yöne gider?

İşte bu sorunun cevabını bugünkü teknolojiyle veremiyoruz.
  • Tepsiye kadar geçen düşme süresince pirincin havadaki moleküllerle etkileşimi,
  • Çarpma anında hangi yüzeyinin tepsiye çarptığı,
  • Tepsinin ve pirincin moleküler ve atom düzeyindeki dizilişi.
  • Gözlemcinin seçimleri (bilinç). Not:Bu yazılarda kuantum konusuna girilmeyecek.
Daha aklımıza gelmeyecek pek çok unsur, pirinç tanelerinin sıçrayacağı yönü etkiler. Deneyin, 10 tane pirinci aynı yükseklikten düz bir yüzeye bırakın. Bu belirsizlik, günümüzün teknolojisinin seviyesi ve bilimin yöntemlerinden kaynaklanmaktadır.

İlk iki pirinç, tepside herhangi bir yöne gidebilir. Bu yönü etkileyebilecek iki olası senaryo yazalım.
Senaryo 1: Çeltik büyürken bir ağacın arkasındaydı ve yeterince güneş göremedi. Az güneş ve bol su ile beslendi. Tanemiz daha silindirik gelişti. Uçları sivri olmadı ve tepside A yönüne doğru sıçradı.
Senaryo 2: Meriç kıyısında küçük Ahmet, tarlada bir yavru köpeği sevmek için dizleri üzerine çöktü ve bir çeltiği ezdi. Ezilen bitki ölmedi ama gövde, su ve besinleri tanesine tam iletemedi, ikinci pirinç tanemiz ince, cılız ve sivri olarak gelişti. Tepsiye çarptığında B yönüne doğru sıçradı.
tepside iki farklı yöne zıplayan iki pirinç taneleri resmi

İşte biri size derse ki, Pekin'de bir kelebek kanat çırptı ve bu kanat çırpışın ortaya çıkardığı hava akımı, tetiklediği zincirleme hareketler, katlanarak büyüdü ve bu olaylar zinciri bir kasırgaya dönüşerek, Amerika Birleşik Devletleri'nin kıyılarını vurarak can ve mal kaybına neden oldu. Bu mümkündür. Buna Kelebek Etkisi diyoruz.

Örneğimize uyarlarsak, ikinci pirincin B yönüne sıçramasına sebep olan bir çocuğun köpek sevgisidir.

Isınma turları bitmek üzere.
Karmaşıklık konusunun devamı için, Karmaşıklık-2 Düzen yazısını okuyabilirsiniz.

Son düzenleme 14 Nisan 2009.

Özer

Creative Commons License
Karmaşıklık-1 by Özer Kavak is licensed under a Creative Commons Attribution-Noncommercial-Share Alike 3.0 Unported License.

Helikopter nasıl bulunabilirdi?

Herkesin aklındadır şu soru: BBP lideri Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nun da içinde bulunduğu helikopterin enkazı, çalışan veya pili bitmiş telefonlara rağmen niye bulunamadı?

Çünkü tek baz istasyonu vardı. Tüm yetkililer telefon sinyallerini alabildiklerini ancak tek baz istasyonuyla yer tespiti yapılamayacağından bahsettiler.

Baz istasyonları telefonla aralarındaki mesafeyi ölçebilirler. Yer tespitinde tek başlarına başka bir işlevleri yoktur.

Tek istasyon demek, aranacak bir çember demektir. Baz istasyonu ile telefon arası ölçülen mesafe 20 km olsun. Enkaz da X noktasında bulunsun.
Bu çemberin geniş olması çevredeki engebeden sinyalin yansıması nedeniyledir. Engel yoksa, sinyal gönderen cihaz, en fazla 20 km çapında bir dairenin dış yüzeyindeki herhangi bir yerdedir. Engel varsa, Bu çemberi içe doğru genişletmek gerekir. Sonuç: Enkaz koyu gri çemberde herhangi bir yerdedir. (kırık çizgilerin toplamı 20 km)

Buraya kadar anlattıklarım, yaşanmış olan kurtarma süreci ve aramaların yapıldığı yerlerin yanlış olabileceğini kanıtlar. Tek baz istasyonlu durumlar için normal olan budur. Enkaz bu yüzden bulunamamıştır. Bir politikacı veya bir vali, geometri veya dalgaların nasıl yayıldığını bilmeyebilir (lise 1-2-3 matematik ve fizik dersleri bu bilgi için yeterlidir).

Ancak iyi bir yönetici, ikinci veya üçüncü baz istasyonunun gerekip gerekmeyeceğini, kime nasıl taşıtıp kurdurabileceğini bilmesi, öğrenebilmesi, birkaç telefonla cevaba ulaşabilmesi gerekirdi.
İkinci istasyonu ise bölgede, kuleye gerek olmadan, elektrik olan herhangi yol üzerinde açıklık bir yere kurup sinyali 30km mesafede yakalayana kadar beş kez söküp tekrar kurduğumuzu farz edelim. (bir davul büyüklüğünde kardan etkilenmeyen bir cihaz) Şekilden görüleceği üzere arama yapılacak yerler %80-%90 oranında azaldı. Yani artık enkazı, iki çemberin kesiştiği iki koyu renkli bölgede aramamız gerekiyor. Not: Sinyallerin havada nasıl yayıldığını bilenler, ikinci istasyonun yerinin herhangi bir yer olabileceğini anlamışlardır. İşlem şudur: Cihazı taşı, sinyal alamazsan diğer istasyon etrafında dönerek denemeye devam et.

Bu şablonu bir harita üzerine çizerek ve ikinci baz istasyonunun yeri değiştirilerek, üçüncü istasyona gerek kalmadan yer tespiti yapılabilecek olsa da, biz işimizi garantiye alıp üçüncü istasyonu kuralım.
Üçüncü istasyon da 2-3 denemeden sonra sinyali 25 km mesafeden yakalasın.

Şekilde görüleceği üzere, üç kalın çemberin kesişim noktası, yani enkazı aramanız gereken yer, birkaç yüz metre sapmayla net olarak bulunabilir. Bunun için lise matematiği ve lise fizik bilgisi yeterlidir.

Mühendislik bilgisi ne zaman gereklidir?
1) Baz istasyonu kurulumu sırasında. (Bizim televizyonlarımız gece yarısı, birkaç saatte şehrin göbeğine kurulumu yapılıp, sabah karşılaştığımız istasyon haberlerini defalarca vermedi mi?)

2) Gri, kalın çemberlerin ne kadar kalın olması gerektiği konusunda hesaplamalar yapmak için. (Aranacak alanı küçültmek için.)

Bir işletme mezunu olarak ben, burada yönetim ve yönlendirme eksikliğini,
Altı yıl amatör ferdi sporcu olarak dağcılık yapmış biri olarak, arama kurtarma faaliyetleri için gereken donanımlı ve tecrübeli personel eksikliğini,
Teknoloji ile uğraşlan biri olarak bilgi ve ilgi eksikliğini bariz bir şekilde görüyorum.

Peki ne yapılmalıydı?
1)Durumun başındaki kişi (vali / bakan), derhal tek istasyonla enkaz bulunamıyorsa, ikinci ve üçüncü mobil veya sabit istasyonları gerekirse başka bir bölgeden söktürüp kurdurmalıydı. Bu, yetkisi olan biri için zor bir iş değil.
2)Donanımsız 2000-3000 asker, köylü ve korucuyu dağlara salmak yerine, donanımlı 7-10'ar kişilik 10-15 ekip yeterliydi. (Donanımdan kastım, kar altında -15'te geceleyebilecek donanımdır.)

Bir meclis araştırması yapılacaksa, bir baz istasyonu ne kadar zamanda bir şehirden sökülüp bir araçla olay yerine yakın bir bölgeye kurulur, bunu, bu işi yapanlara sorulup, gerçekte yetkililerin izledikleri adımlar sorgulanmalıdır.

Bir vatandaş olarak zayıf yanımızın işbilmezlik, bürokrasi ve "bir şekilde hallederiz" zihniyeti olduğunu düşünüyorum. Devlette, özel sektörde ve tüm yaşamımızda durumumuz budur. Acı olan da asıl budur.

Hak edene hakkını vermek, işini hakkıyla yapanları övmek gerek.
Ömrü boyunca politika yapıp hayattan, halktan, haktan ve hakkaniyetten uzaklaşanları eleştirmek gerekiyor.

Son Düzenleme: 14 Nisan 2009.

Özer


Creative Commons License
Helikopter Nasıl bulunabilirdi? by Özer Kavak is licensed under a Creative Commons Attribution-Noncommercial-Share Alike 3.0 Unported License.

Tatlı Yalanlar Lisa Unger

Tatlı Yalanlar

Tek kelime ile anlatmak istersek, Tatlı Yalanlar adlı bu romanın yapılandırıldığı ana tema seçimler. İnsanlar, kendi tercihleriyle, yani olaylara ve çevreye verdikleri tepkilerle varolurlar. İyi, kötü ve gri ara bölgeler, bu tepkilerin sonuçlarıdır.

Çok akıcı olmasa da sürükleyici bir roman Tatlı Yalanlar. Yazar Lisa Unger'in orjinal adı "Beautiful Lies" olan romanı, ülkemizde Altın Kitaplar'dan (Birinci basım) Şubat 2007'de yayınlanmış. Olayların gidişinden, kitabın sonu kısmen tahmin edilebilse de, yine de sonlara doğru sizi şaşırtmayı başaracak.

Otuz yıl önce olmuş olabilecekler ve hayatındaki olası sırları arayan genç bir kadının hayatındaki tatlı yalanların ve gerçeklerin anlatıldığı kitapta, olaylar günümüzde geçiyor. Tahliller bol ama sıkıcı değil. Ridley neleri nasıl düşünüyor, biliyoruz.

Bir eleştiri yapmak gerekiyor. Tatlı Yalanlar'ın son yirmi sayfasında kalan son düğüm de zekice çözülebilir, yazar okuyucuyu biraz daha şaşırtabilrdi.

On üzerinden puanlama yapacak olursak, kitaba "Altı" veririm. Elinize geçerse, ben bu notu verdim diye vazgeçmeyin. Sadece benim tarzım değil.

Özer


Creative Commons License
Tatli Yalanlar Lisa Unger by Özer Kavak is licensed under a Creative Commons Attribution-Noncommercial-Share Alike 3.0 Unported License.

SPARQL Sorgu Modülü Demo Sayfası Yayında

Daha inceki gönderilemde bahsettiğim Joomla! 2.5 için SPARQL sorgu modülü deneme sayfası yayında. Sayfada solda ve altta olmak üzere dbpe...